Bir önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Siyaseti bırakmadım. 15-20 günde bir felsefeciler ve sosyologların da aralarında olduğu bir akademisyen grubuyla Türkiye’nin ve dünyanın sorunlarını konuşuyoruz” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun Serbestiyet yazarı Hilal Köylü’ye yaptığı açıklamaların bir bölümü şöyle:
“Kılıçdaroğlu, kurultaydan hemen sonra çalışmaya başladığı ofisinde üç ayı geride bıraktı. Öğlene kadar evde, öğleden sonra ofiste olduğunu öğreniyorum. Bazen hafta sonu demeden ofiste mesai yapıyormuş.
Sorularımı birbiri ardına sıraladım:
‘Çarşıya, pazara, sinemaya, tiyatroya gitmiyor musunuz? Torunlarla vakit geçirmiyor musunuz? Ofiste neler yapıyorsunuz? Hem siz CHP genel başkanlığını bırakmadınız mı? CHP genel başkanlığına dönmek gibi bir planınız mı var?’
Gülümseyerek yanıt veriyor. Dikkatli ve ağır ağır konuşuyor:
‘Siyaseti bırakmadım. Her gün vatandaşlarla, ziyarete gelenlerle görüşüyorum. Belli konularda daha derinlikli düşünmeye zamanım var. 15-20 günde bir felsefeciler ve sosyologların da aralarında olduğu bir akademisyen grubuyla Türkiye’nin ve dünyanın sorunlarını konuşuyoruz, değerlendiriyoruz. Gazetelere makaleler yazıyorum, analizler yapıyorum. Çocuklarla, torunlarla zaten hep beraberiz. Selvi Hanım’la da tiyatroya gittik bir-iki kez.’
Kılıçdaroğlu ile bu kadar uzun konuşacağımı tahmin etmiyordum.
Seçime iki aydan az bir süre kala ülkedeki hukuki ortam, seçim güvenliği ve siyasetçilere düşen görev konusunda verdiği mesajların özetini buraya not düşüyorum. O sırada, -siyasetçiler- derken; iktidar ve muhalefet ayırt etmediğini gözlemliyorum:
‘Sade vatandaşla devlet arasındaki bağ hırpalandı. Tek kişiye bağlandı her şey. Sadece seçim güvenliği konusunda değil hiçbir alanda güvenli ortam yok. Bir ülkede bir yargıç, nasıl karar vereceğini saraydan gelecek bir telkine göre ayarlıyorsa o ülkede güvenli ortamdan söz edemeyiz. Ülkede hukuk yok. Ama bütün bunlara rağmen asla umutsuz olmayacağız. Türkiye’nin ülkedeki hukuksuzluğa son verecek büyük birikimi, potansiyeli var. Halkı bu konuda ikna etmek gerekiyor. Burada görev de siyasetçiye düşüyor. Bu konuda da samimi olunması gerekiyor.’”