Nedir Bu Kızıl Cin?

Tanımlanamayan gök cisimleri,

Güneşten gelen yüksek radyasyon sonucu oluşan ve Türkiye ile civar ülkelerde görülmesi son derece düşük olasılıklı kutup ışıklarının semayı aydınlatması.

Yaşanan yüksek tahribatlı seller,

Depremler,

Yeryüzüne koca koca düşen dolular,

Savaşlar, soykırımlar,

Pandemi,

Salgın hastalıklar (uyuz, bit, el-ayak hastalığı)

Bazı böcek türlerinin istilası (gaz böceği),

Derken…

Geçen haftalarda dikkatinizi çekti mi bilmem ama ben haberlerde özellikle fotoğrafları görünce dehşete kapıldım. 

Hatta ilk aklıma gelen cümleyi hatırlıyorum

“Hay aksi bi bu eksikti…”

Her hangi olumsuz bir çıktısı olur mu bilmediğim lakin bir yandan da depremleri tetikleyip tetiklemeyeceği bilim insanlarınca tartışılan, oldukça nadir görülen bir hava olayı olan Kızıl Cin bizim topraklarımızda da görüldü.

Her daim semayı aşkla izleyen ben de böylelikle kendisini bu yaşımda ilk kez duymuş oldum. Yakınımızda yaşanmasa belki de hiç haberim olmayacaktı bu cinden. 

Görmemiş olanlar için haber şu başlıkla sunuldu;

“Ege Denizi’nde kameralara yansıyan Kızıl Cin doğa olayı efsanevi görüntüler ortaya çıkardı.”

Hemen kaynakları tarayarak bu sıra dışı hava olayının nasıl oluştuğunu ve yakalanabilen fotoğraf karelerini incelemeye başladım.

Genel olarak Red Sprite olarak bilinen bu doğa olayı, fırtına bulutlarının üzerinde, yaklaşık 95 kilometre yükseklikte oluşan, kırmızımsı parlak, plazma benzeri parıltı olarak biliniyormuş.

Fırtına bulutlarının içinde oluşan elektrik boşalmaları neticesinde bulutların içindeki pozitif ve negatif yüklü parçacıkların bir araya gelmesiyle gerçekleşmekteymiş. Yalnız bu da yeterli değil. Kızıl cinlerin oluşması için elektriksel boşalmalar ve oluşan elektrik akımının nötr azot moleküllerinden geçmesi gerekiyormuş.  Böylelikle ortaya kızıl renkli ve görüntü olarak yine şimşek ve yıldırımlara benzeyen çarpıcı doğa olayı ortaya çıkmaktaymış.

Kızıl Cin’in oluşmasında etkili olan bir diğer faktör de fırtına bulutlarının büyüklüğü, bulutların içindeki elektriksel yük miktarı ve atmosferin sıcaklığıymış.

Demek ki nadiren görülmesi sanıyorum tüm bu şartların bir araya gelebilme ihtimalinin düşük olması.

Mesela kuzey ışıklarını görebilseydim korkmak şöyle dursun şahit olduğum renk şölenine şükrederdim. 

İnsan en çok bilmediklerinden korkuyor!

Muhtemelen çocukken yıldırım ve şimşekten ürkmemiz bu sebeptendi. Hala korkanınız var mı merak ediyorum çünkü ben onca yıl geçmesine rağmen her şimşek çakışında ve yıldırım düşüşünde korkarım. 

İlle de yıldırımdan… 

Bir ağacı saniyeler içinde küle çeviren bu yüksek akım “ya benim üzerime düşerse” telaşıyla kendimi sakınırım. Şuna da değinmeden geçmeyeyim; yıldırım civarınızdaki en yüksek noktaya düşer. (Binaların çatısındaki paratonerler yıldırımları çekmek için yapılmıştır) Bu sebeple eğer yakınınıza yıldırım düşüyorsa ve etrafınızda sizden daha uzun ağaç, bina vb. alternatifler yoksa çok dikkat edin ve mümkünse hemen çömelin. 

Hülasa, haber  “efsanevi görüntüler “tanımlamasıyla verildi ama benim aklımda her daim ürkütücü görüntüler” olarak kalacak. Neyse ki hayatım boyunca bir benzerini daha görme ihtimalim çok düşük. Gerçeğine bizzat şahit olsaydım muhtemelen o sırada dışarıdaysam acele tarafından kapalı bir mekâna kaçar ve gördüklerimi uzaylı istilası ya da kıyametin başlangıcı olarak algılardım. Ben mi abartıyorum bilemedim ama bende yarattığı duygu bunlardı.

Sizce de korkunç değil mi?

Yorumlarda buluşalım.

Instagram

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir